Venedik Gezilecek Yerler, Gezi Rehberi ve İzlenimler
İrili ufaklı 118 ada, 170 kanal, 400 köprü ve bolca su... Sanırım bunlar Venedik'i tanımlamaya fazlasıyla yeterli olacaktır. Adeta su üstünde yüzen bu ilgi çekici şehir, bir zamanların ekonomi ve ticaret merkezi, günümüzün ise turist çekim merkezlerinden birisi. Yaz, kış demeden, yılın her mevsimi milyonlarca turisti ağırlayan bu şehre seyahatimizi, yoğunluğun biraz daha az olacağını düşünerek Ekimin sonlarında gerçekleştirdik. İşte, Venedik’te 2 günlük gezimiz ve ayrıntıları.
Malta’dan, 2 saatlik uçak yolculuğunun ardından, Venedik Marco Polo Havaalanı’na iniş yapıyoruz. Herhangi bir kontrol noktasından geçmeden (bir Avrupa Birliği ülkesinden diğerine geçişte elinizi kolunuzu sallaya sallaya ülkeye giriş yapabiliyorsunuz) havaalanının iç kısmına ulaşıyoruz. Önceden yaptığımız araştırmalara istinaden, şehrin Mestre adlı bölgesinde konaklamanın daha mantıklı olacağını düşünüp rotamızı buraya çeviriyoruz. 10 € karşılığında bizi Mestre'ye ulaştıracak bir otobüs bileti alıp beklemeye başlıyoruz. 10-15 dakikalık bir bekleyişten sonra otobüs durağa yanaşıyor. 20 dakikalık bir yolculuktan sonraysa, Mestre’nin merkezinde, tren garının civarında iniyoruz. Karnımız aç, hava da hem kararmaya yakın hem de soğuk. Bir an önce bir şeyler atıştırıp otel arayışına geçme niyetindeyiz. Hindistanlıların işlettiği ufak bir restorandan dürüm ekmeği arasına tavuk döner alıp afiyetle yedikten sonra, uygun fiyatlı bir otel aramaya koyuluyoruz. Birkaç otelle görüştükten sonra, Hotel Piave’de konaklamaya karar veriyoruz.
Mestre
Ertesi gün... Venedik’teki tek günümüz... Sabah erken saatte kalkıp bir an önce geziye başlamak niyetindeyiz. Gelmişken Mestre’ye de bir saat kadar ayırıp bu ufak, ama sevimli bölgeyi tanımak istiyoruz. 08.00’da otelden çıkışımızı tamamlayıp, sırtımızda çantalarla Mestre sokaklarında dolaşmaya başlıyoruz. Henüz erken olduğundan, neredeyse hiçbir dükkan açık değil. Kahvaltı etmek için kafe ya da pastane benzeri bir yer arıyoruz, fakat açık bir yer bulmak çok zor. En sonunda büyük bir süpermarketten biraz peynir, meyve suyu ve ekmek alıp bunları kahvaltımıza dahil ediyoruz. Ardından, dökülen yaprakların üzerinde, kızıla bürünmüş ağaçların gölgesinde 45 dakika kadar yürüyüp Venedik adasına gitmek için bir büfeden otobüs bileti satın alıyoruz. Aldığımız bilet aynı zamanda "Vaporetto" adlı su otobüslerinde de geçerli ve 12 saat kullanım hakkımız var. Fiyatı ise 16 €. Bileti aldığımız dükkanın karşısındaki otobüs durağında 5 numaralı otobüsü beklemeye başlıyoruz. Durak ve otobüsler oldukça kalabalık. Dakikalarca bekledikten sonra, tıka basa dolu bir otobüste şans eseri yer bulabiliyoruz.15-20 dakikalık bir yolculuğun ardından, son durakta, yani “esas Venedik”te, Piazzale Roma'da iniyoruz.
“Esas Venedik”
Şehrin, daha doğrusu adaların bambaşka havası herkesi olduğu gibi bizi de etkisi altına almakta gecikmiyor. Camdan bir köprü ve arka tarafta Venedik manzarası. Herkes gibi biz de birkaç kare fotoğraf alıyoruz. Fotoğraf çektiğimizi gören Koreli bir aile de, kendilerinin fotoğrafını çekmemiz için ricada bulunuyor. Onların da fotoğrafını çektikten sonra, köprüden iner inmez, sağda solda su üstünde adeta kıvrılan araçlar gözümüze çarpıyor. Burada kargo araçları, taksiler, otobüsler, kamyonlar, ambulanslar, hatta ve hatta vinçler bile su üstünde. Hava soğuk olmasına rağmen Venedik’in dar sokakları alabildiğine kalabalık. Belli bir rotamız da yok. Ayaklarımız, daha doğrusu kalabalık bizi nereye götürürse oraya gidiyoruz. Şehrin yüzlerce yıllık, daracık sokaklarında, binaların rutubetli duvarlarına baka baka ilerliyoruz. Aslında gondol ile de seyahat edebilirdik, fakat ücretler oldukça pahalı. 15-20 dakikalık bir gondol turu için 75 € gibi bir ücret talep ediliyor. Tabii bu fiyatı pazarlık yaparak aşağılara çekebilmek de mümkün, fakat gondol turu kalabalık gruplar için daha ideal olsa gerek...
Grand Canal
Görülmesi gereken önemli yerler var, fakat biz önce pek bilinmeyen yerleri ve diğer adaları görmek niyetindeyiz. Biraz daha ilerledikten ve bir kahve otomatından sıcak kahvelerimizi de aldıktan sonra, rastgele bir Vaporetto durağından yine rastgele bir araca binip şehri adeta ikiye eşit parçaya bölen Grand Canal’da, su üstünde harekete başlıyoruz. Deniz suyu, kirlilikten dolayı biraz yeşile bürünmüş ve dibini görebilmenin imkânı yok. Sağımızdan solumuzdan kayıp giden gondollar, suyun üzerinde adeta süzülüyor. Her 3-4 dakikada, daha doğrusu 200-250 metrede bir Vaporetto durağı var. Her durakta onlarca insan inip biniyor. En son durak, Lido adası. Biz de burada inip bu geniş adayı gezmek istiyoruz.
Vaporetto ile Grand Canal
Lido Adası
Lido, Venedik’i oluşturan adalardan birisi. Oldukça uzun bir sahil şeridine sahip bu ada son derece temiz ve düzenli. Adanın birkaç noktasından ufak kanallar geçmekte bu kanallarda adada yaşayanların tekne ve botları park halinde. Adanın düzeninden, temizliğinden, evlerin yapısından ve evlerin önüne park etmiş araçlardan yola çıkarak, burada maddî durumu iyi olan Venediklilerin yaşadığına kanaat getiriyoruz. Esasında burası turistik bir ada değil ve sokaklarında turist görmek de olasılıklar dışında. Kalabalıktan uzaklaşıp sessizlik ve sakinlik isteyenler bu adayı ziyaret edebilirler. Adanın doğu tarafında uzunca bir otoyol ve de yürüyüş yolu var. Ağaçların gölgesinde, yeşillikler içinde biraz yürümek isterseniz burayı düşünebilirsiniz.
San Marco Meydanı, Dükler Sarayı ve Saat Kulesi
Lido’da yaklaşık bir saat geçirdikten sonra, tekrar Vaporettolara biniyor ve görülecek esas yerleri ziyaret etmeye başlıyoruz. İneceğimiz durak San Marco. Burası, Venedik denilince akla gelen ilk yer olsa gerek. Geniş bir meydan, büyük bir bazilika, saat kulesi, Dükler Sarayı ve güvercinler... Bunların hepsini bu meydanda ve çevresinde bulabilirsiniz. Tabii bir fincan kahvenin 10 €'ya mal olduğu İtalyan kafelerini de unutmamak gerekli... Konusu açılmışken, Venedik’te yeme içmeden de bahsedeyim. Burası, turistik bir bölge olduğu için son derece pahalı. Ayrıca, bir lokanta ya da kafede, aldığınız yiyecek ya da içeceği mekan içerisinde oturarak tüketirseniz, ücreti artıyor. Eğer bulunduğunuz lokantada bir de orkestra ya da müzisyen varsa, onu dinlediğiniz süre kadar da ekstra ücret ödemeniz gerekiyor. Bu durumda, yarım saat boyunca bir kafede oturup tek bir fincan kahve içmek 30 €’ya kadar mal olabiliyor. Kahve gibi sıcak içecekleri, bazı sokaklarda bulunan ve yukarıda fotoğrafını da verdiğim kahve otomatlarından, 1 € karşılığında temin edebilirsiniz. Kahveleri ve sıcak çikolataları son derece leziz...
Rialto Köprüsü, Akademi Köprüsü ve Salute Bazilikası
Adanın iki yakasını birbirine bağlayan Rialto Köprüsü, sanırım turist yoğunluğunun en fazla olduğu noktalardan birisi. Çeşit çeşit hediyelik eşya dükkanı, harika bir Grand Canal manzarası ve diğer mağazalar... Bu köprünün üzerinde ve civarında uygun fiyata hatıralıklar ve hediyelikler alabilirsiniz. Meşhur Venedik maskeleri, magnetler, anahtarlıklar ya da minyatür gondollar, alabileceğiniz hediyeliklerden bazıları. Ayrıca yine burada çeşit çeşit çikolatalar, elbiseler, takılar bulabilir ya da meyve sebze satın alabilirsiniz. Buraya gelmişken, San Marco Meydanının biraz daha gerisinde, Venedik Akademisi civarındaki Akademi Köprüsünü de ziyaret edebilirsiniz. Palazzo Cavalli (Cavalli Sarayı) da yine ziyaret edilebilecek mekanlar arasında. Görmeniz gereken bir diğer yer ise Salute Bazilikası olacaktır. Bu bazilikanın önünde ise, bizim ziyaret ettiğimiz tarihlerde, boyalı yumurtaların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş resimler sergileniyordu. Tam bir sanat harikası...
Murano Adası
Esasında burası, ufak bir köy. Rönesans döneminden kalma evleri ve tarihi sokaklarıyla tam bir orta çağ köyü. Esas adanın o gürültülü ve kalabalık atmosferinden uzaklaşmak ve tabir yerindeyse "kafa dinlemek" için ideal bir rmekan. Biz de aynen öyle yapıyor ve kalabalıktan uzaklaşıp biraz dinlenme fırsatı buluyoruz. Artık hava kararmak üzere ve oldukça soğuk. Yine de bu ufak adacığı gezmeden dönmek istemiyoruz. Adanın birbirine benzeyen sokaklarında bir o yana bir bu yana dolaşıyoruz ve yorgunluk, ayaklarımız başta olmak üzere vücudumuzun her noktasında yavaş yavaş kendisini hissettirmeye başlıyor. Yarım saat kadar daha yürüdükten sonra en yakın Vaporetto durağına ilerliyoruz.
Ve Ayrılık...
Gelen ilk Vaporettoya binip doğruca bizi havaalanına götürecek otobüse ulaşıyoruz. Otobüs 15-20 dakika sonra geliyor ve bir o kadar süre de yolculuk ettikten sonra Marco Polo Havaalanı'na ulaşıyoruz. Gerekli işlemleri yaptırıp Venedik'e son bir kez daha baktıktan sonra, yüreğimiz buruk bir şekilde uçağımızı beklemeye koyuluyoruz. Bir sonraki durağımız Paris. Şimdi sizi, uçaktan Venedik manzarası ve bu sular şehrinden birkaç fotoğraf ile baş başa bırakıyorum. Venedik gezilecek yerler başlıklı bu yazımı beğendiğinizi umarım.
Merhaba. 16 Euro'ya bilet aldığınızı belirtmişsiniz. Bu bileti tüm gün tüm vapur ve otobüslerde kullanabiliyor musunuz yoksa sadece tek gidiş için mi?
Merhaba. Tüm gün için geçerlidir bu.
Her yurtdışı seyahatimden evvel sizin izlenim , öneri ve tecrubelerinizi mutlaka ve dikkatle okuyorum. Böylelikle zaman kaybetmeden gezebiliyorum.
Teşekkür ederim.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim Ece Hanım. Faydalı oluyorsa yazdıklarım, ne mutlu bana...
İtalya Venedik araştırmalarım esnasında size rastlamak güzel oldu...FOTOĞRAF VE VİDEOlar harika verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.. İtalyaya gitme planım umarım en kısa zamanda gerçekleştiririm bende 🙂
Özden Hanım, mesajınız için çok teşekkür ederim. Umarım en kısa zamanda planlarınızı gerçekleştirirsiniz 🙂
"must see once in life" misali bir yer. Gidecek olanlara tavsiyem Padova'da butik otellerde agriturismo keyfi yaparak, sadece 15-20 dakika uzakta bulunan Venedik'e otobüs ya da kiralık arlaçlarıyla ulaşımlarını sağlamaları. Bu vesileyle hem Venedik otellerine fahiş rakamlar ödemez; hem de tabiatın tadını çıkarırsınız. Umarım tekrar gitme şansını yakalarım.
Çok estetik ve iç açıcı bir şehir Venedik. Agelina Jolie'nin oynadığı TURİST filminde de nerdeyse tüm hikaye Venedik'te geçiyordu. Gezilmesi, görülmesi gereken yerlerden. Umarım ben de giderim. Yazınız, fotoğraflar ve videolar için teşekkürler
Paylaşım için teşekkurler, çook güzel bir yazıydı
Venedik eninde sonunda sular altında kalacak... Bu olmadan orayı gitmeyi çok isterim ben de. Yazı ve fotoğraflar çok güzel. Aynen orayı gezmiş gibi hissettim. Teşekkür ederim...
Venedik; Her Zaman Gitmek İstediğim Bir Şehirdir... Resimler Mükemmel... İnşallah Bende Giderim....