Türkolog Ressam Grigoriy (Çoros) Gurkin ve Eserleri
Daha çok ressam yönüyle bilinen, fakat aynı zamanda bir Türkolog ve etnograf olan Altay Türkü Çoros Gurkin, ortaya koyduğu birbirinden farklı eserleri ve önderlik vasıfları dolayısıyla, Sibirya'da yaşayan Türk halkları arasında efsaneleşmiş bir şahsiyettir. Onun eserleri, günümüzde dahi geniş çevrelerce büyük ilgi toplamakta, beğenilmekte ve örnek alınmaktadır. Doğayla bütünleşik bir iç dünyaya sahip olan Gurkin'in bilhassâ ustalıkla çizdiği manzara resimleri, onun gözlem kabiliyetinin ve doğadaki ayrıntıları resme aktarma konusundaki titizliğinin en iyi göstergesidir.
Gurkin, 1870 yılında bugünkü Dağlık Altay'ın Ulalu Curt adlı merkezinde dünyaya gelmiş ve daha 8 yaşındayken resim sanatına olan ilgisini ortaya koyarak ikona resimleri çizme denemelerinde bulunmuştur. Okulunu terk ettikten sonra, önce doğduğu yerde, ardından da Biysk'te 15 yıl boyunca ikona ressamlığı yapan Gurkin, bu 15 yıl içerisinde doğaya olan sevgi ve hayranlığının farkına vararak, manzara resimleri çizmeye başlar.
Profesyonel anlamda ilk yapıtlarını 1894 yılında vermeye başlayan Gurkin, 1895 yılında ünlü "Kamlanie" (Kurban Gecesi) adlı yapıtını ortaya koyar ve ardından, doğayla iç içe olmak ve onu daha yakından tanımak amacıyla sık sık dağlara yolculuk eder. 1897 yılında St. Petersburg Akademisine girmek istese de bunda başarılı olamaz; fakat Aynı yıllarda, Ivan Shishkin adındaki bir Rus ressam onun bu yeteneğini fark eder ve "Akademiye ihtiyacın yok. İşte atölye, tuval ve boya... Gel, benim yanımda çalış." diyerek Gurkin'i birlikte çalışmaya davet eder. Bu teklifi kabul eden Gurkin, 8 ay boyunca onunla çalışıp yeteneklerini geliştirir. Özellikle, Altay Yurdunun büyüleyici coğrafyasını resimlerine başarıyla aktaran Gurkin, resme olan bu yeteneği sayesinde 1899 yılında Akademiye bu kez koşulsuz bir şekilde alınır.
Gurkin, Akademideki eğitim hayatından sonra, verdiği mesajlar dolayısıyla adından sıkça söz ettirecek ve onun "Pantürkist" olarak nitelendirilmesine yol açıp idâmını getirecek olan "Han Altay"ı çizer. Gurkin ile ilgili bir yazı kaleme alan İbrahim Dilek de, Han Altay'ın ve onun ikinci çiziminin aslında pek çok şey anlattığını belirtir ve Han Altay'ın ikinci çiziminde, birincisinde görülen kanat açmış kartalın olmadığını, ağaçların ise daha cılız bir şekilde resmedildiğini; bunun ise, nesilleri tüketilmek istenen Türk halkının dramının bir yansıması olduğunu ifade eder.
Bir taraftan resimlerini çizerken diğer taraftan da Altay Masallarını derlemeye başlayan Gurkin, aylar süren uğraşlar sonunda, 1920'li yıllarda şair Vyatkin ile birlikte derlediği masalları yayımlar. Aynı yıllarda Oirot-Tura bölgesinde (bugünkü Dağlık Altay) Sanat Okulunun açılmasına da öncülük eder.
Gurkin, ilk sergisini 1907 yılında Sibirya'da gerçekleştirir ve esas ünü bu tarihten sonra yayılmaya başlar. Ardından, St. Petersburg ve Moskova'da düzenlemeyi planladığı sergiler, Rus İhtilâli nedeniyle açılamaz; fakat 1926 yılında Moskova'da sergisini açmayı ve eserlerini, dolayısıyla mesajlarını insanlara iletmeyi başarır. Gurkin, Rejimin siyasi ilkeleriyle çatışan düşünceleri dolayısıyla, bazı yapıtları bahane edilerek, 1937 yılında vahim bir şekilde idama mahkum edilir ve ismi, hafızalardan silinmeye çalışılır; fakat tüm bu girişimlere rağmen, şöhreti günden güne artar ve eserleri daha geniş kitlelere ulaşır. Onun verdiği eserler ve düşünceleri, gerek Türk Dünyasında gerek sanat camiasında derin izler bırakmış ve yapılan tüm engellemelere rağmen mesajları tüm insanlığa yayılabilmiştir.
Bir yorum yapabilir veya soru sorabilirsiniz.