Sazın ve Sözün Sultanları: Yaşayan Halk Şairleri-1
Anadolu’nun kapılarıyla birlikte yeni bir yaşamın da kapısını aralayan Türk toplumu, Anadolu’yu yurt edinmesiyle birlikte yeni bir kültürel kimliğe bürünmüş ve bu yeni kimliğin getirmiş olduğu duygu dünyasına gönlünü açmıştır. Daha öncesinde halkın gözü, kulağı ve en önemlisi de sözcüsü durumunda olan ozan ve baksıların yerini, âşıklık geleneğinin doğuşu ve gelişip yaygınlaşmasıyla birlikte âşıklar; ozan ve baksıların kopuzunun yerini de âşıkların sazı almaya başlamıştır. Bu gelenek, İslâmiyet ve Anadolu kültür potasında şekillenerek, yeni coğrafyada yeni bir bakışla, yeni yaşama biçiminin beğenisine cevap verecek bir biçim ve öz kazanmıştır (Artun 1996: 14). Türk sosyo-kültürel yapısı içinde oluşan serbest ve zorunlu kültür değişmeleri toplumsal dokuyu şekillendirmiş, yapısal ve işlevsel yönden âşıklık geleneğine önemli kaynak olmuştur (Çobanoğlu 1999: 54). Artık, Türk milletinin millî ve manevî değerlerinden beslenen bu geleneğin taşıyıcıları olan âşıklar, kendilerinden sonra gelecek olan nesillere büyük bir sözlü-kültürel miras bırakmaya başlayacaktır.
Âşıklar, kendi kişisel duygu ve düşüncelerini dile getirdikleri gibi halkın hislerine de tercüman olurlar ve onun yaşayışına yer yer duygu yüklü yer yer ironiyle bezenmiş bir ayna tutarlar. Gerek kendilerinin gerekse ustalarının şiirlerini saz eşliğinde çalıp söylerler ve gerektiğinde de atalarının destanlarını icra edip hikâyeler anlatırlar. Onların manzum söyleyişin etkileyiciliği ile biçimlendirdikleri anlatıları, toplumun manevî hayatının şekillenmesini ve zaman zaman da toplum içerisinde baş gösteren aksaklıkların, çarpıklıkların, haksızlıkların vb. durumların dile getirilmesini sağlar. Fakat ne yazık ki, böylesine önemli görevler üstlenen âşıklarımızın vermiş olduğu ürünler, ancak XVI. yüzyıldan itibaren takip edilmeye başlanmıştır. Yazı kültürünün gelişmediği, okuma-yazma oranının çok düşük olduğu eski dönemlerde yaşamış olan âşıklar hakkında bildiklerimiz, sadece birkaç kısıtlı kaynaktan öğrendiklerimizden ibarettir. XVI. yüzyıla gelinceye kadar yaşayan saz şairlerimizden pek azının adını bilebiliyoruz (Sakaoğlu 1992: 283). Hatta Osmanlı tarihçileri, âşıkları gerçek âşık kabul etmedikleri için eserlerinde onlara yer vermezler. XVI. yüzyıl tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Âli, ilk Osmanlı padişahları zamanında yetişen “varsağı” söyleyicilerinden söz ederse de onları şair olarak nitelemez. Divan edebiyatının ana kaynaklarından biri olan tezkirelerde divan şairleri konu edildiği halde nadiren âşıklardan söz edilir (Tolasa 1983: 3). Bu durumun aksine, günümüze yaklaştıkça âşıklar hakkında (eskiye nazaran daha derli toplu) bilgilere ulaşabildiğimiz kaynakların sayısı artmaya başlamış ve zamanla âşıklara hak ettikleri değer verilmeye çalışılmıştır.
Yazımıza konu olan ve Yard. Doç. Dr. Fatma Ahsen Turan’ın editörlüğünde Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencileri tarafından hazırlanan “Yaşayan Halk Şairleri” adlı çalışma, günümüzde yaşayan birçok âşık ile ilgili değerli bilgiler barındıran ve onların şiirlerinden örnekler sunan bir başucu eseri olması dolayısıyla oldukça önemlidir. Ayrıca eser, lisans seviyesindeki öğrencilerin kendilerini ispatlayabilmelerine imkân vermesi açısından da dikkate değer niteliktedir. Zira bu çalışma sayesinde öğrenciler hem derleme faaliyeti gerçekleştirmişler hem de yazma becerilerini geliştirip kendilerini sınama imkânı bulabilmişlerdir.
M. Fuat Köprülü’ye ithâf edilen “Yaşayan Halk Şairleri” adlı eser, 640 sayfadan oluşmakta ve altmış altı halk şairinin hayat hikâyeleriyle şiirlerinden örnekler barındırmaktadır. Eserde yer alan bu altmış altı halk şairinin isim, soy isim ve mahlasları ise şöyledir:
1. Abdurrahim Karakoç
2. Ahmet Poyrazoğlu (Âşık Poyrazoğlu)
3. Ali Baştuğ (Âşık Ali Baştuğ)
4. Ali Güç (Âşık Ali Güç)
5. Ali Ayın Piroğlu (Âşık Piroğlu)
6. Ali Cavit Coşkun (Ozan Sinemî)
7. Ali Ballıktaş (Âşık Mazlumî)
8. Ali Fazıl Bozdağ (Âşık Zebunî)
9. Aydın Karasüleymanoğlu (Âşık Aydın Baba)
10. Battal Dalkılıç (Âşık Battal)
11. Behram Aktemur (Âşık Behramî)
12. Beyzâde Aslan
13. Bilâl Ersarı (Âşık Ladikarslı)
14. Cemâl Kılıç (Âşık Kul Cemâlî)
15. Celâl Metin (Âşık Su Baba)
16. Durdu Mehmet Yoksul (Âşık Mahfuzî/Yoksul)
17. Durşen Mert (Âşık Nurşah)
18. Eshabil Karademir (Âşık Kara Ozan)
19. Fevzi Şahin
20. Hasan Basri Kılıç (Âşık Basirî)
21. Hıdır Çulha (Ozan Garip Hıdır)
22. Hilmi Özdemir (Âşık Yeşilyurtlu)
23. Hülya Yıldırım (Ozan Şahinî)
24. Hüseyin Çemrek (Âşık Çoban)
25. Hüseyin Gürsoy
26. Hüseyin Kıvanç
27. İbrahim Alkan (Kemterî)
28. İbrahim Emici (Âşık Emici)
29. İdris Eroğlu (Âşık Meydânî)
30. İhsan Öksüz (Âşık Öksüz Ozan)
31. İhsan Yavuzer
32. İshak Metin
33. İsmail Aladağlı (Âşık İsmail Aladağlı)
34. İsmail Çelik (Âşık Pervanî)
35. İsmail Elibol
36. İsmail Metin (Derdimend)
37. Kadir Tuncer
38. Kamber Nar (Âşık Kamberî)
39. Kemâlî Bülbül (Âşık Kemâlî Bülbül)
40. Mahmut Erdal
41. Marif Balcı (Âşık Pervazî)
42. Mehmet Ali Emektar
43. Mehmet Atar (Âşık Ataroğlu)
44. Mehmet Gül (Âşık Ormanî)
45. Mehmet Seyhânî (Âşık Mehmet Seyhânî)
46. Muhlis Denizer (Âşık Denizer)
47. Murat Tanrıverdi (Âşık Derdiyâr)
48. Musa Merdanoğlu
49. Mustafa Aydın (Âşık Mustafa Aydın)
50. Nihat Koçak
51. Nurettin Gür (Âşık Ozanoğlu)
52. Nurettin Türkan (Âşık Kul Nuri)
53. Öztürk Erkılıç (Âşık Özveri)
54. Paşa Susanoğlu
55. Ruhsatî Eroğlu (Âşık Ruhsatî)
56. Sabahaddin Şenel
57. Sakini Işık (Âşık Sakini)
58. Servet Yıldırım (Âşık Emanetî)
59. Süleyman Demir (Âşık Süleyman)
60. Şeref Taşlıova (Âşık Şeref Taşlıova)
61. Turan Gül
62. Ülfettin Yıldırım
63. Veysel Yıldızer
64. Yakup Temel (Âşık Temelî)
65. Yaşar Polat (Âşık Bayramî)
66. Yüksel Kılıç (Âşık Binde Bir)
Kitabın girişinde “Sazın ve sözün sultanlarına” diye söze başlayan Turan, sazın ve sözün sultanları olan halk şairlerini “Çok geniş bir coğrafyada, yüzyıllardır kesintisiz devlet olma özelliğini taşıyan milletimizin geçmişten günümüze ‘söz elçileri’” olarak tanımlar ve onların şiirlerini “Sarraf olsak değerini biçemeyeceğimiz kadar değerli” bulur (Turan vd. 2008: 4).
Eserde yer alan şairlerin büyük bir çoğunluğunu Alevî-Bektaşî şairler oluşturmaktadır. Bu da bize, yaşayan halk şiirinde Alevî ve Bektaşîlerin misyonunun ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.
Radyo, televizyon, sinema, internet vb. iletişim araçlarının inanılmaz bir hızla gelişip yaygınlaştığı günümüzde, âşıklara gereken önem verilmemektedir. Her ne kadar bazı âşıklar bu araçları kullanıp kendilerini tanıtma imkânına sahip olsalar da, bu imkâna sahip olmayan âşıkları da unutmamak gereklidir. Böyle bir durumda, “Yaşayan Halk Şairleri”, çağdaş dünya düzeninin manevî değerleri hiçe sayması ve maddî unsurları ön plana çıkarması sonucu öze ait unsurların önemini yitirdiği şu günlerde, günümüz âşıklarını unutulmaktan kurtaracak ve onların hayatını, sanatını, eserlerini, duygu ve düşüncelerini gelecek nesillere taşıyacak önemli bir köprü konumundadır. Bu bağlamda eser, Türk kültür tarihi için önemli bir kaynak sayılabilir.
Yukarıda bahsini açtığımız bir konu olan internet aracılığıyla âşıkların kendilerini tanıtıp şiirlerini yayımlama durumuna örnek olarak, eserde yer alan âşıklardan biri olan Kemterî mahlaslı İbrahim Alkan’ı gösterebiliriz. Alkan, şiirlerinin tamamını internet sayfası aracılığıyla okuyucularına sunar ve şunları söyler (Turan vd. 2008: 180):
"Sevgili türkü severler! Şiirlerimi bozmadan, tahrip etmeden kasetlere haber vererek okuyabilirsiniz. Ben tüccar değilim. Türkülerim de satılık değil. Bu eserleri sizden aldım, size veriyorum, bozmamak kaydıyla. Ben türkülerimi bir ana gibi doğurdum. Yavrularımın kolunu koparmayın. Bacağımı kırmayın. Gözünü kör etmeyin. 326 şiirimi sizlere emanet ediyorum.
Eserlerimi ileriye taşıyacak bir evlâdım yok. Ben milyonluk evlâtlarıma, sizlere güveniyorum. Kalın sağlıcakla. Kemterî Baba" |
Emrah Gökçe tarafından hayatına ve eserlerine dair bilgiler aktarılan Abdurrahim Karakoç, 24-25 yaşlarında yazdığı, 2 kitap olabilecek kadar çok olan ilk şiirlerini gençlik hevesatı olarak nitelendirip yakmıştır. Köylü olduğu için kendisine çok görülen şairliği hakkında şunları söylemektedir (Turan vd. 2008: 6):
“Sorarlardı, yazıp da ne olacaksın? Şiir yazıyorsun, okuyorsun, ediyorsun. En iyisi olurum derdim. Yok olamazsın. Niye? Köydesin. Gazeteyi bile 3 gün sonra okuyorduk o zaman. Ne olursa olsun ben gideceğim dedim en sonuna kadar. Geldim de Allah’a şükür.” |
Ayrıca halk şairleri, bu eser aracılığıyla özlemlerini, isteklerini ve devletten beklentilerini de dile getirmektedirler. Abdurrahim Karakoç “Özgür olarak edebiyatla uğraşmak haricinde devletten hiçbir şey beklememektedir.” (Turan vd. 2008: 11). Âşık Nurşah mahlaslı Durşen Mert ise beklentilerini, bu konudaki tecrübelerini ve düşüncelerini şu cümlelerle ifade eder (Turan vd. 2008: 113):
“Âşıklara sahip çıkın, sahipsiz kalmamalılar. Onların nesli tükenmektedir. Şimdiki gençlerimiz pek de öbür âşıklar gibi, o baştaki büyük, usta âşıklar gibi değiller. Şimdikiler biraz hevesli, gel sana üç beş kuruş para verelim dendiği zaman sazını götürür. Âşıklık geleneğinin yaşamadığı yerde de icrada bulunabilir. İhtiyacı var; çünkü sahipsiz olduğu zaman ama sahipli oldu mu, icrasını güzel yapar. O âşığa el verilir de tutulur, âşıklar biraz gülerse maddî yönden, o zaman elindeki manevî duygusunu maddeye değişmez. Sahip çıkılmazsa o zaman nasıl olsa ses var, saz var gider bir gazinoda çalar gider, zaten bize yasaktır. Zamanında gazinolarda, eğlence yerleri gibi içkili barlarda icra bize yasaktır. Kültür Bakanlığı’ndan yazı verildi, buralarda olan âşıklıktan men edilir diyor. Halk bizim gibilerin değerini anlıyor. Bazı âşıklar, âşıklık geleneğini eline almış, çıkıp devleti taşlıyor, öyle âşıklarımız var siyaset yapıyor. Ne olursa olsun devletin kanatları altında yaşıyoruz, ben devletime taş vuramam. Kimi zaman milletvekillerimiz, bakanlarımız oluyor onlarla atışıyoruz esprili bir şekilde. Hatta ben beklentilerimi sazımla, dörtlüklerimle dile getirirdim.” |
Öğrencilerinin çalışmalarının sürdüğünü vurgulayan Turan, “Yaşayan Halk Şairleri”nin ikinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerinin de hazırlandığını belirtmektedir. Birinci ciltte yer almayan şairlerin kendilerine gönül koymamalarını, bundan sonraki çalışmalarda yer almaları için kendileriyle irtibata geçmeleri can u gönülden istediklerini de söyler (Turan vd. 2008: 5). Ayrıca, Şükrü Elçin, eserle ilgili olarak şunları ifâde eder: "Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki değerbilir genç meslektaşlarım, zamanımızda yaşayan halk şairlerimiz için bu eseri hazırlamışlardır. Okuyucularla şairlerimizin de ilgi ile karşılayacakları bu eseri hazırlayan genç meslektaşlarımı kutluyorum."
Âşık edebiyatı üzerine çalışanlar için bir kaynak, konuya meraklı halk şiiri severler içinse küçük bir antoloji niteliğindeki eserin, bu türden çalışmaların öncüsü olacağını ve bugünden sonra böyle değerli çalışmaların sayısının artacağını ümit etmekteyiz.
KAYNAKLAR
ARTUN, Erman (1996), Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık Feymani, Adana.
ÇOBANOĞLU, Özkul (1999), "Osmanlı Devleti'nde Türk Halk Kültürü'nün Değişim ve Dönüşüm Dinamikleri", Osmanlı (Yeni Türkiye Dergisi Osmanlı Özel Sayısı).
SAKAOĞLU, Saim (1992), “Türk Saz Şiiri”, Türk Dünyası El Kitabı, C. III, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.
TOLASA, Harun (1983), Sehi, Latifi, Âşık Çelebi Tezkirelerinde Şair Araştırması ve Eleştirisi, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.
TURAN, Fatma Ahsen-UYSAL, Başak-KELEŞABDİOĞLU, Zemzem-GÖKÇE, Emrah (2008), Sazın ve Sözün Sultanları: Yaşayan Halk Şairleri-1, Ankara: Gazi Kitabevi Yayınları.
NOT: Bu yazı, Gazi Türkiyat/Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi'nin Bahar/2008 sayısında yayımlanmıştır.
Özür dilerim Özür dilerim Hey aradım seni, rahatsız ettim. Üzüldüm, ağladım, tükendim bittim. Haddimi bilmedim, ileri gittim. Ben seni çok sevdim, özür dilerim. Sesini duymasam deliye döndüm. Seni sevdim diye geçmişi gömdüm. Ayrılık zor oldu bin defa öldüm. Ben seni çok sevdim, özür dilerim. Sesin gitmez oldu kulaklarımdan. İsmin düşmez oldu dudaklarımdan. Bana yakın oldun yakınlarımdan. Ben seni çok sevdim, özür dilerim. Sitemler eyledim sana durmadan. Doğrular söyledim hile kurmadan. Seni senle bildim ele sormadan. Ben seni çok sevdim özür dilerim. Tamam, öyle olsun, arama, gelme. Sırtını çevirip yüzüme gülme. Garip Sura öldü sevin üzülme. Ben seni çok sevdim, özür… Devamı »
Sevdalıyım
Şiir yeli eser oldu başımda
Sevdalıyım ben şiire sevdalı
Âşık oldum ilerlemiş yaşımda
Sevdalıyım ben şiire sevdalı
Düşlerimde mısra akıp geliyor
Kalem kâğıt birbirini buluyor
Yaza yaza defterlerim doluyor
Sevdalıyım ben şiire sevdalı
Esin gelir uykum yarı bölünür
Şavkı vurur karanlıklar delinir
Duygum coşar şiirlerim salınır
Sevdalıyım ben şiire sevdalı
Yürek sesim tohum gibi ekilir
Hasat vakti okurlarca sökülür
Bazı hüzün bazı neşe dökülür
Sevdalıyım ben şiire sevdalı
12 Ocak 2010
Fatma Biber
Merhaba Zeynep Hanım,
Kitabımızdaki 66 şairimiz içinde Kütahya bölgesinden şair var mı tam olarak bilmiyorum. Her şairi ayrı ayrı arkadaşlarımız hazırladığı için iyice incelemek gerekli. Kitabı temin ederek inceleyebilirsiniz.
merhaba isa bey
ben 4.sınıf edebiyat öğrencisiyim.bitirme tezimi yaşayan halk şairlerinden aldım.günümüzde yaşayan herhangi bir aşık ile ilgili çalışma yapacağım.işe başlayınca çok zor olduğunu farkettim.şuan yardıma ihtiyacım var.kütahyada okuyorum.bu yörede veya yakın yörelerde yaşayan bir halk şairimiz var mı ?kitabınızda bu konuyla ilgili bilgi edinebilirmiyim?
teşekkrüler...
ÜSTÜNE
Eskiden tek kattı bütün haneler
Şimdi binmiştir hep dam dam üstüne
Son seneler neler olmadı neler
Akşam sabah gelir zam zam üstüne
Kurtlar dizilmiş gelir hep iz ize
Kuzular kaçamaz düşmüşdür dize
Zevk, sefa, yeyip içmek, em, dem size
Bizlerede gelir gam gam üstüne
Duyulmaz fakirin derdü meraki
Bağırta bağırta bitti firaki
Şimdi siz söyleyin, Aşık Zevraki
İçmesinde netsin cam cam üstüne
Sayın Karasüleymanoğlu,
Bu konuyla ilgili olarak kitabın editörü Yrd. Doç. Dr. Fatma Ahsen Turan ile irtibata geçebilirsiniz. aturan@gazi.edu.tr adresinden kendisine ulaşabilir ve gerekli diğer iletişim bilgilerini alabilirsiniz.
Slm hayırlı akşamlar herkese herşey çok güzel tşkkrlerrr ederim fakat sıralama lara bakıyorum gerçekten doğru bir sıralama yoktur son yılların en büyük üç Ozan’ı vardır bir asik VEYSEL iki mahzuni üç reyhani bunlardır ozanların büyük lugunu anlamak zor değildir kim gelecekteki ni biliyor ise o üstündür reyhani atışmada Çobanoğlu na söylüyor biri gelecek diye mahzuni söylüyor dertli mi dertli olan biri gelecek diye iste göz önünde bunlar tutularak dizilmesi lazım
Sn. İsa SARI,
Adresini verince "Sazın ve Sözün Sultanları" kitabını satın aldım. Okudum, bazı bölümler için notlar aldım. Önerilerimi ve eleştirilerimi kitabı hazırlayanlarla paylaşmak isterim. Telefonlarını edinmek mümkün mü?
Selam ve saygı.
Aydın Karasüleymanoğlu
Sayın Karasüleymanoğlu,
Kitabı, Gazi Kitabevi'nden temin edebilirsiniz. http://www.gazikitabevi.com.tr adresinden kitabevinin iletişim bilgilerine ulaşabilir ve irtibata geçebilirsiniz. İlginiz için teşekkür ederim.
Bu kitaba emek verenlere teşekkür ediyorum. Kitabı, yazdığımız dergilerde tanıtmak isterim. Nasıl temin edebileceğimi bildirirseniz sevinirim.
Halk edebiyatı, çağlardan beri halkımızın sorunları dile getirmiş, geniş kitlelerin dilek ve beklentilerini geleceğe taşımıştır. Halk edebiyatı, halkın katkısıyla gelişen, onun duygularıyla biçimlenen bir türdür. Halk şiirinde ozanlarla, okuyanlar bir yerde bütünleşmişlerdir. Duygu iletişimi sağlamışlardır. Geleceği kurgulamışlardır.
Bu nedenle halk edebiyatına hizmeti, halka hizmet gibi değerlendirmek gerekir.
Aydın Karasüleymanoğlu (Aydın Baba)
İsacığım bu yazın da diğer bütün çalışmaların gibi güzel olmuş. Böyle bir yazı yazdığın için sana müteşekkirim.
Bu kitapta yazısı çıkan biri olarak kimlerin emekleri geçtiyse ellerine sağlık dıyorum. Bu gune kadar yapılmamış, farklı ve faydalı bır kitap olduğugna inanıyorum. Bize bu fırsatı sunan Fatma Ahsen Hoca'mıza çok teşekkur ediyorum... İsa sana da ayrıca teşekkurler, siten edebiyatçılar, özellikle Gazili edebiyatçılar için çok yararlı... Çalısmalarının devamını diliyorum.