Hemşir Ne Demek? Böyle Bir Sözcük Türkçede Var mı?
Malum, içerisinde bulunduğumuz aylarda, Korona dolayısıyla gündemimizin büyük bir kısmını sağlık ve hastalık belirler, oluşturur oldu. Buna bağlı olarak son zamanlarda, özellikle sağlık konularının konuşulup yazıldığı mecralarda tuhaf bir sözcük gözüme ilişir oldu: hemşir. Tuhaf diyorum çünkü Güncel Türkçenin kodlanmış sözvarlığında böyle bir sözcük yer almıyor ama öte yandan çoğumuz için bu sözcük hiç de yadırganası durmuyor ve ilk duyulduğu anda dahi sözcüğün ne ifade ettiği bağlam içerisinde rahatça anlaşılıyor. Bu -parantez içerisinde ucube- sözcük cinsiyet ayrıştırma işlevini yerine getiriyor görünse de (krş. aktör ~ aktris, host ~ hostes veya konuya daha uygun olarak hakim ~ hakime vb.) esasında Türkçenin sözcük türetme ve kavram karşılama mekanizmaları noktasında, birtakım (sıra dışı) çözümleme/ayrıştırma süreci sonucunda, benzer bazı sözcüklerin etkisiyle ve en basit tabirle "halk etimolojisi" diyebileceğimiz bir yolla ortaya çıkmış bir garabettir. Her ne kadar Türkçenin tarihi dönemlerinde hemşir sözcüğü tanıklansa da, bu, günümüzde kullanılan hemşir'den oldukça farklı ve günümüzdeki oluşumla anlamsal yönden bağlantısız. Bu yazımda, basitçe, bu tuhaf sözcüğün ortaya çıkışının arka planında hangi süreçlerin rol oynadığına değinmeye çalışacağım.
Dil, insan zihninin en işlevsel ancak bir o kadar da gizemlerle dolu ürünlerinden biridir. Dili kullanan her birey, ihtiyaç olması durumunda, bazen anlık ve geçici olarak bazense kalıcı olabilecek bir şekilde varlıkları ve kavramları adlandırma, bunları sözcüklerle ya da sözdizimiyle ifade etme yoluna gider (anlık oluşum/oluşturum). Bunu ise dilin mevcut biçimbilgisel veya sözdizimsel imkanlarıyla, genellikle sözcük türetim ve oluşturum yollarıyla gerçekleştirir: ekleme, birleştirme ve dahası gibi. Ancak bazen bu süreç öyle farklı bir içsel mekanizmanın etkisiyle gelişir ki, işte burada zihnin dili yorumlama ve işletme kabiliyeti tam anlamıyla ortaya çıkar. İşte bu kendiliğinden gelişen mekanizma ve bu mekanizmanın sonuçları, dil biliminde genel itibarıyla örnekseme olarak adlandırılır. Sözcük türetme noktasında ise örnekseme, kabaca, dilin sözvarlığındaki yapıca benzer diğer sözcüklere istinaden sözcüklerin çözümlenmesi/ayrıştırılması veya yenilerinin oluşturulmasıdır. Çok bilinen bir örnek olarak, susamak eylemine ve bu eylemin fiili olan susa- biçimine örneksemeyle oluşturulan çaysa- hatta ayransa-, kolasa- yapıları hepimizin malumu. Bunlar, bir bakıma ekleme yoluyla örnekseme. Bu mekanizma, geri oluşum/oluşturum noktasında da sıra dışı örnekleri ortaya çıkarır. Mesela Farsçanın serzeniş'indeki -iş, Türkçedeki malum adlaştırma (veya yaygın bilinen tabirle, isim-fiil eki) sanılmış ve buradan serzen- (serzenmek) fiili türetilmiştir. Benzer olarak Fransızcanın manyak'ındaki (Fr. < maniaque) -k eki dile-k, iste-k, dene-k, belle-k gibi pek çok örnekte karşımıza çıkan -k adlaştırıcısı (bilinen adıyla isimden fiil yapım eki) sanılmış ve bundan manya- (manyamak) yapısı oluşturulmuştur.
Mevzubahis örnekte hemşire sözcüğü, dişil olmayı ifade eden, diğer bir ifadeyle varlıkların dişil karşılıklarını tanımlayan, Türkçede bulunmayan -e son ekini barındıran hakime, muallime, müdire, rahibe, rakibe gibi aynı zamanda dilde eril karşılıkları da bulunan ve kullanılan unsurlar göz önünde bulundurularak çözümlenmiş ve ayrıştırılmıştır. Diğer bir ifadeyle hemşire sözcüğündeki -e unsuru bu sözcüklerdeki -e'nin "tıpkısının aynısı" sanılmıştır. Bu ise bilinçli olarak yapılabileceği gibi zihin tarafından otomatik olarak da gerçekleştirilebilir ki bence hemşir'in ortaya çıkmasında bu ikinci ihtimal daha ağır basmaktadır. Zira Arapçada dişillik (kavramsal müenneslik) ifade eden -e son ekli birtakım unsurlar hem eril hem de dişil biçimleriyle Türkçeye kopyalanmış ya da Türkçede oluşturulmuş; bu da Türkçe konuşurlarının en azından bir kısmının zihninde bu yapıların eril-dişil ayrımını karşıladığı hususunun kodlanmasını sağlamıştır. Dolayısıyla yalnızca ilgili mesleği icra kadınları tanımlayan hemşire'nin aynı mesleği icra eden erkekleri tanımlayan biçiminin hemşir olması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu, bir bakıma örneksemeyle ortaya çıkan geri türetimdir. Ancak... Bu noktada, yani hemşire sözcüğünde unutulan (veya bilinmeyen) bir gerçek var ki, o da hemşire sözcüğünün Arapça olmamasıdır. Tarihi metinlerde hemşir sözcüğü tanıklansa da, güncel durumda bu tanıklanan sözcük değil, örnekseme ve geri oluşum söz konusudur. Yani zihnimiz bizi aldattı!
Bu, meselenin dile ilişkin boyutu. Meselenin bir de toplumsal-sosyolojik yönü var ki, burası ayrı bir araştırma ve tartışma konusu. Ama kısaca bahsetmek gerekirse şunları söyleyebilirim: Bizde hemşirelik sadece kadınlara has, kadınların icra ettiği bir meslek olarak görülür. Ancak son zamanlarda, mesela üniversitelerin ilgili fakültelerinde veya yüksekokullarında hemşirelik bölümünü okuyan, buralardan mezun erkek hemşireler de toplumca bilinir oldu. Toplum, belki de bu kişilere hemşire demenin doğru olmayacağını bilinç altında düşünmeye başladı. Diğer yandan bu mesleği icra eden erkekler de kendilerinin hemşire olarak tanımlanmasını yadırgıyor olabilir. Aynı durum zamanında hostes için de geçerliydi ki, sonunda erkekler hostesler için host sözcüğü türetildi/kullanıma sokuldu ve nihayetinde kabin memuru ve kabin görevlisi birleşiği ortaya çıkarılıp kullanılmaya başlandı. Ne var ki, üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olanlar da hemşire unvanını almaktadır. Haber metinlerde ise aynı habere söz konusu kişi (erkek) için hemşir sözcüğünü kullananlar kadar hemşire'yi tercih edenler de var.
Peki ne yapmalı? Elbette hemşir sözcüğü yaygınlaşıp toplumun farklı kesimlerince benimsenir ve kullanılmaya başlanırsa, geçmiş olsun, yapacak bir şey yok. Bu da dilin doğal gelişiminin bir ürünü ve sonucu olacaktır. Sonuçta dil müdahaleyi kabul etmez, kendi bildiği yolda ilerlemeye devam eder. Bu noktada bilim insanları (< adamları) "Hemşir sözcüğü yanlıştır ve kullanılmamalıdır." gibi bir öneriyle gelemezler. Ancak tüm cinsiyetleri kapsayıcı bir şekilde, çok basit bir birleşik sözcük ile bu iş tatlıya bağlanabilir: sağlık görevlisi , sağlık memuru veya daha dar ve özel anlamda hasta görevlisi. Bunlar da yetmezse ve illa ki cinsiyet ayrımına gidilecekse bağlamına göre hemşire bey, erkek hemşire, X hemşire (X= erkek adı) gibi hemşire'nin de kalbini kırmayacak alternatif kullanımlar düşünülebilir, ki bunlar mevcutta zaten kullanılmaktadır.
Doğrusu tüm bunlar, dil dışı gelişmelerin dile yansımaları ve dilde ne gibi sorunlara yol açabilecekleri konusu kapsamında değerlendirilebilecek mükemmel bir örneği oluşturuyor. Eskiden sadece kadınlar hemşire olabiliyorken zamanla erkeklerin de kadınların bu mesleklerini ellerinden almaları ve erkeklerin de hemşirelerin yaptığı görevleri yapar hale gelmesiyle böylesi bir sorun ortaya çıkmış oldu. Tabii bu da bir tanımlama sorununu beraberinde getirdi. Ve yeri gelmişken, son bir not: Esasında hemşire sözcüğü ilk başlarda günümüzdeki malum anlamı karşılamaz. Özgün olarak bir bakıma 'süttaş', yani 'aynı sütten içen', diğer bir ifadeyle 'kardeş' daha özel olaraksa 'kız kardeş' anlamlarını içeren hemşire, büyük olasılıkla bazı dillerde 'kız kardeş' anlamına gelen sözcüğün (ki bu sözcükler rahibeleri tanımlamak için de kullanılmaktaydı) aynı zamanda 'hemşire' anlamını da karşılaması dolayısıyla bu anlamı kazanmıştır. Dolayısıyla bu noktada bir dil etkileşimi ve anlam kopyalaması da söz konusu. Zira Türkçede sözcüğün 'hastayla ilgilenen kadın' anlamını kazanması ancak 19. yüzyılın ilk çeyreğinde mümkün olacaktır.
Görüyoruz ki, hemşire sözcüğü başlı başına bir makale ve hatta bir tez ya da kitap konusu olabilecek derinliğe sahip. Genç araştırmacıların dikkatine sunulur. Sürçülisan ettiysek de, affola.
Erkekler için mümerriz ve tıp kardeşi gibi sözlüklerde bulunabilen alternatifler mevcut.
Süttaş anlamındaki sözcüğün özellikle kız kardeşi ifade etmek için kullanılması bana genel Türkçede "kardeş" anlamındaki karındaş sözcüğünün Kazak Türkçesinde qarındas şeklinde "kız kardeş" manasında kullanılmasını hatırlattı.